Mezopotamya ve Suriye ile Anadolu arasındaki önemli geçiş noktalarından bir olan Gaziantep’te, Dülük Köyü civarında yer alan Şarklı Mağara Paleolitik dönem insanlarının barındıkları yerdir. Burada yaşayan insanlar literatüre "Dolikien" adıyla geçmiş olan özel bir alet tipini geliştirmişlerdir. Karkamış, Sakçagözü, Yunus ve Turlu gibi merkezlerde ele geçen buluntular Neolitik dönemin varlığını kanıtlamaktadır. Tilmen, Gedikli, Şaraga, Tilbaşar gibi merkezler de Kalkolitik döneme ait yerleşmelerdir. Yesemek, Tilmen, Sakçagözü, Gedikli ve Zincirli, Hitit döneminin en çok buluntu veren önemli merkezleridir. Özellikle geç Hitit döneminde şehir devleti özelliği taşıyan Sakçagözü, Karkamış ve Zincirli’de mimari ile bütünleşmiş heykeltraşlık eserleri, Hitit hiyeroglif yazılı ve kabartmalı ortostatlar çok önemli olup, zaman içinde üslup ve dini motifler açısından batıyı ve Ege kültürünü etkilemiştir. Köprübaşı yada "geçit yeri" anlamına gelen Zeugma’da, Fırat’ın renkli taşlarından yapılmış gösterişli mozaikleri, freskoları (duvar resimleri), heykelleri mimarisiyle Gaziantep’in önemli merkezlerinden birini oluşturmaktadır. Gaziantep Kalesi, Bakırcılar Çarşısı, Şıra Han, Tuz Han, Ahmet Çelebi Camii, Boyacı Camii, Şeyh Fetullah Camii, Hisar-Elif-Hasanoğlu Anıt Mezarları ve Rumkale yerleşmesindeki eserler Gaziantep kültür varlıklarının bazılarıdır.
Yüzölçümü 7.642 kilometrekaredir. Adres Kayıt Sistemi’ne göre 2019 yılında Gaziantep’in nüfusu 2.069.364’tür. Merkez ilçeninyanısıra Araban, İslahiye, Karkamış, Nizip, Nurdağı, Oğuzeli, Şahinbey, Şehitkamil ve Yavuzeli Gaziantep’in ilçeleridir.
Gaziantep GAP Bölgesi’nin sanayi ve ticarette en gelişmiş ilidir. Kendi adıyla anılan fıstığın yanında bağcılık ve zeytincilik de önem taşır. Gaziantep’te üretim faaliyetlerinde gelişme farklı çaplardaki kuruluşlar aracılığıyla yapılmaktadır. Bugün canlı bir ticaret ve endüstri merkezi olan kente; çimento, dokuma, bisküvi ve makarna fabrikaları, deri, ayakkabı, yağ, sabun, ağaç işleri, metal işleme ve makine atölyeleri vardır. Gaziantep halen 50’den fazla ülkeye ihrac ettiği 120’den fazla değişik ürün yapısıyla bir "ihracat kapısı" özelliğini sürdürmektedir. Gaziantep Merkez’de 1 OSB ve beş KSS, Nizip’te bir OSB ve iki KSS, Oğuzeli, İslahiye ilçelerinde birer KSS ve birer OSB ve Nurdağı ilçesinde bir KSS faaliyettedir.
Kalenin yapım tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte, Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı ve zaman içerisinde genişletildiği anlaşılmaktadır. Bugünkü görünümünü ise M.S. 6.yüzyılda Bizans imparatoru Justinyanus döneminde almıştır. Daire planlı, 1200 metre uzunluğunda ve 12 burca sahip olan Kale’nin içinde Mehmet Gazali’nin türbesi, bir cami ve hamam yer alır. Ayrıca, yer altında dehlizler ve ırmağa inen yollar olduğu sanılmaktadır.
Antep evlerinin büyük çoğunluğu merkez ilçe Şahinbey’de bulunmaktadır. Geleneksel mimarinin en güzel örneklerini oluşturan bu evler, yörenin iklimine uygun olarak, dar sokaklar boyunca bitişik nizamda, duvarla çevrili, iki katlı, avlulu, eyvanlı olarak inşaa edilmişlerdir. Evlerin kapıları ve pencere kapakları geleneksel ahşap işçiliğinin özgün örneklerini oluşturur.
Düğmeci Mahallesi’nde bulunan caminin yapım tarihi belli olmamakla birlikte, 1210 yılında onarım gördüğü kayıtlardan anlaşılmaktadır. Yapının taç kapısı ve mihrabı renkli taşlarla örülmüştür. Minare şerefesinin korkulukları da taş işçiliğinin güzel örneklerin yansıtmaktadır.
Tabakhane Mahallesi’nde yer alan caminin yapım tarihi belli olmamasına rağmen, Ali adında bir marangoz tarafından yaptırıldığı kayıtlardan anlaşılmaktadır. Müezzin mahfiline çıkan merdiven üzerinde 1213 tarihi okunmaktadır. Yapının bu tarihte onarım gördüğü düşünülmektedir.
Kepenek Mahallesi’nde yer alan Cami Aşağı Şeyh Camii diye de anılmaktadır. Yapının banisi olan Şeyh Fetullah’ın Hz. Ebubekir’in soyundan geldiği düşünülmektedir. Selçuklu mimarisinin özelliklerini gösteren eser özgün halini korumaktadır.
Gaziantep’in Tepebaşı Mahallesinde yer alan yapı, 1892 yılında kilise olarak inşaa edilmiştir. Kilise ve hapishane olarak kullanıldıktan sonra camiye çevrilmiştir. Özgün mimari özelliklerini koruyan eser Gaziantep’in en büyük camileri arasında yer almaktadır.
Halk arasında "Kara Basamak Bedesteni" olarak da anılan yapı, 18.yüzyılda inşaa edilmiştir. Beş kapıyla dışarıya açılan bedestende 80 dükkan bulunmaktadır. Gaziantep’teki ticari hayatın önemli mekanlarından bir olan eser 18.yüzyılın mimari özelliklerini göstermektedir.
Kemikli bedesten, 18.yüzyılda Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olan yapı kesme taştan inşaa edilmiş olup iki kapıyla dışarıya açılmaktadır.
Mezopotamya, Suriye ve Anadolu arasındaki geçiş noktasında yer alması, tarihin her döneminde Gaziantep’in ticari yaşamına önemli katkılar sağlamıştır. Bu ticari zenginliğin tanıkları olan hanların bir çoğu bugün de ticari yaşamlarını sürdürmektedirler. Menzil Hanı, Şire Hanı, Tuz Hanı, Tütün Hanı, Lala Mustafa Paşa Hanı, Mecidiye Hanı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Hanı gibi hanlar, mimari yönden bazı değişikliklere uğramasına rağmen, kentin önemli ticaret mekanları olmaya devam etmektedirler.
Zeugma Mozaik Müzesi gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almaktadır. Mozaiklerin sergilendiği bölüm 16 salondan oluşmaktadır. Zeugma Kazı ve Kurtarma çalışmalarında ortaya çıkartılan Poseidon ve Euphrates villalarının sütünlu avlusu, yemek odası, iç avlusu, mozaik, fresko ve orijinal mimarisiyle birlikte bu alanda sergilenmektedir. Müze’de Zeugma kurtarma kazılarıyla ortaya çıkartılan Mars (Ares) heykeli, diğer mozaikler, mezar heykelleri, mühür baskıları ve diğer buluntularla birlikte, tabiat tarihi, mamut iskeleti, Dülük Antik Kenti’nde bulunan paleolitik taş aletleri, Hitit ve Asur Taş eserleri, Akamenid-Pers, Helenistik, Kommagene, Roma dönemlerine ait heykelcikler, cam eserler, kırmızı astarlı kaplar, tıp aletleri, sikkeler ve diğer buluntulardan oluşan yaklaşık 65.000 eser sergilenmektedir.
Eski bir Gaziantep evinin restore edilmesiyle oluşturulan Müze’de yer alan altı odadan beşi sergi salonu, bir oda ise cam eşyaların yapılıp satışa sunulduğu yer olarak kullanılmaktadır. Müze’de bulunan yaklaşık 1500 eserin % 70’ini cam eserler, % 20’sini bronz ve pişmiş toprak eserler, % 10’unu ise Roma ve İslam dönemlerine ait altın ve bornz sikkeler ile altın takılar oluşturmaktadır.
Türkiye’nin ilk Mutfak Müzesi olma özelilğine sahip olan Müze’de, Gaziantep’in geleneksel mutfak kültürü tanıtılmakta, mutfak malzemeleri, sofra düzeni, yöreye özgü kullanım şekilleri ve adları sergilenmektedir.
Gaziantep Kalesi içerisinde yer alan galerilerde, İstiklal Savaşı’nda Gazianteplilerin verdiği mücadeleyi anlatan resimler, heykeller, rölyefler ve maketler sergilenmektedir.
Bey mahallesi Eyüboğlu Mahallesi’nde yer alan konak, işadamı Hasan SÜZER tarafından restore edilerek Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir. Geleneksel konut mimarisinin güzel bir örneğini oluşturan müze de, kentin yaşam tarzını, gelenek ve göreneklerini yansıtan etnografik malzemeler teşhir edilmektedir. Ayrıca, Gaziantep savunmasında kullanılan silahlar, araçlar, belgeler ve kahramanların fotoğrafları da sergilenen malzemeler arasındadır.
Dülük Antik Kenti, eski çağlardan beri kullanılan bir yol şebekesinin düğüm noktasında yer almaktadır. Paleolitik dönemden itibaren yerleşim gören kent sakinleri, sahip oldukları zengin çakmaktaşı yataklarını değerlendirip, dönemin gelişmiş aletlerini imal ederek tüm Fırat Vadisi’ne ihraç etmişlerdir. Bugün, Dülük Köyü’nde, demiryolunun doğusundaki Keber Tepesi’nde yer alan ve birinci derece arkeolojik sit özelliği taşıyan kent, üzüm bağları ve fıstık ağaçları ile kaplıdır. Tepenin batı yakasındaki mağaralar ve yer altı tapınağı izlenebilmektedir. Ayrıca Dülük Köyü’nün içinde ve kenarlarında kentin mezarlığı (Nekropolü) yer almakta olup, yer altına oyulmuş çok miktarda mezar odaları dikkat çekmektedir.
Rumkale'nin ilk yerleşimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, çeşitli varsayımlar öne sürülmektedir. Bazı araştırmacılar, Assur Kralı III.Salmanassar tarafından 855’te alınan Şitamrat şehri ile Fırat kıyısında bugünkü Belkıs köyünün yukarısındaki Urum (Hörüm) yerleşimini, Rumkale'nin ilk yerleşim alanı olarak varsaymalarına rağmen, bazıları da araştırmacılar Urima’nınRumkale olduğunu öne sürmüşlerdir. Rumkale uzun yıllar, 1292 yılında Memluklu Sultanı Melik El-Eşref tarafından alınmasına kadar, Katolikosluk Makamı olarak kullanılmıştır. Halfeti, Şanlıurfa ile Gaziantep arasında sınır oluşturan Fırat ırmağı kıyısında yükselen Rumkale’den güneye ve kuzeye doğru gidildiğinde birçok kale ve kalelerin oluşturduğu tahkimat yapılarıyla karşılaşılmaktadır. Rumkale, bu kaleler zincirinin en önemli halkasını oluşturmaktadır. Günümüzde harap durumda olan Kale’de; kale beyinin konağının kalıntıları, 12.yüzyılın 2.yarısına ait Aziz Nerses Kilisesi, çok sayıda kalıntı, su sarnıçları ve bir kuyu yer almaktadır.
Eski çağlarda doğunun önemli şehirlerinden biri olan antik kent, Karkamış ilçesi’nin güneyinde yer almaktadır. Suriye sınırında bulunan Karkamış’ın batısındaki iç kale ve iç şehir Türkiye topraklarında, dış kale ve dış şehir ise Suriye topraklarında kalmaktadır. Gılgamış Destanı, kentin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Karkamış’ta bugün iç ve dış şehir surların, tapınak ve hilani evlerin kalıntıları izlenebilmektedir. Dış surun anıtsal girişi batı tarafta yer almakta olup buradan iç kaleye, biri batıdan diğeri de güneyden olmak üzere iki giriş ile geçilmektedir.
Zeugma Antik Kenti, Gaziantep İli, Nizip İlçesi’nin 10 km doğusunda yer almaktadır. Tarih öncesi çağlardan beri kesintisiz iskan gören Zeugma’nın önemi Samsat ile birlikte Fırat Nehri’nin en kolay geçit verdiği iki noktadan biri olmasıdır. M.Ö. II.yüzyıl sonlarında kurulan Kommagene Krallığı’nın dört önemli kentinden birisi olmuştur.
Bölgenin Roma hakimiyetine girmesinden sonra burada IV. Lejyon adını alan askeri garnizonun kurulması Zeugma’nın önemini daha da arttırmıştır. M.S. I.yüzyıldan itibaren gerek askeri alanda ve gerekse ticaret ve kültürel faaliyetlerde Zeugma çok hareketli ve zengin bir şehir haline gelmiştir. Gerek ticaretteki hareketlilik gerekse emekli olan askerlerin yerleşerek Zeugma’da kalması, hem nüfusun artmasına hem de sanat ve kültür seviyesi oldukça yüksek bir tabakanın oluşmasına neden olmuştur.
M.S. II.yüzyılın ortalarında Partlar’ın batıya başlattıkları askeri harekat sırasında Zeugma yakılıp yıkılarak tahrip edilmiştir. Kent bu saldırıdan sonra eski konumuna gelememiştir. Bizans imparatorluğu döneminde ana yol güzergahlarının Birecik tarafına kaymasıyla eski önemini kaybetmiştir. M.S. XI.yüzyılın ortalarından itibaren Zeugma adı artık kayıtlarda geçmemeye başlamıştır. Bu da şehrin büyük oranda terk edilmiş olduğunu göstermektedir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Zeugma ile ilgili olarak Kültür Bakanlığı’nca sürdürülen çalışmaların kapsamını genişletmek, desteklemek ve gerekli finansmanı sağlayabilmek amacıyla çeşitli girişimlerle kaynak arama çabasına girmiş ve Amerikan Packard HumanitiesInstitute (PHI) ile Zeugma’daki arkeolojik kazı, kurtarma ve restorasyon çalışmalarının devamını sağlamaya yönelik bir mutabakat zaptı, 8 Haziran 2000 tarihinde imzalanmış ve 5 milyon dolarlık bir finansman temin edilmiştir. Bu mutabakat çerçevesinde, Zeugma’da, GAP İdaresi’nin koordinasyonunda, Packard HumanitiesInstitute’nün finansmanıyla, Kültür Bakanlığı’nın izin ve denetiminde, Gaziantep Valiliği ve Birecik A.Ş.’nin katkılarıyla, Gaziantep Müzesi’nin koordinatörlüğünde, Oxford Arkeoloji Birimi’nin kazı alanındaki profesyonel yönetiminde çok uluslu bir kazı ve kurtarma çalışması gerçekleştirilmiştir.
Yesemek Açık Hava Müzesi, İslahiye ilçesinde bağlı aynı adı taşıyan köyde bulunmaktadır. Ön Asya’nın en büyük açık hava heykel atölyesidir. "Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi" taşların ocaktan kesilmesi, yontu taslakların hazırlanması ve tamamlanmasına kadar ki evreleri teker teker örnekleri ile görebileceğimiz bir heykel okulu niteliğindedir.
Kent hakkında yapılan araştırmalardan, bölgenin Hitit hakimiyetine girdiği, İmparator Şuppilluluma zamanında M.Ö. 1375-1335 tarihleri arasında işletmeye açıldığı ve yörenin yerli halkı Hurlar’ın çalıştırıldığını öğrenmekteyiz. Bilimsel kazı ve araştırmalar sonucunda sfenksler, aslanlar, dağ tanrıları ve çeşitli mimari parçalardan oluşan zengin bir koleksiyon ortaya çıkarılmıştır.
Gaziantep’in zengin el sanatları, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da önemli pazarlar bulmaktadır. Turistik eşya olarak üretilen el sanatları sadece yöre içinde kalmamakta, İstanbul, İzmir, Antalya, Ankara gibi büyük şehirlerde satılmakta ve yurtdışına da pazarlanmaktadır.
İl’deki el sanatları içerisinde, bakır işlemeciliği, sedef kakmacılık, yemenicilik (ayakkabı), kilim dokumacılığı, kutnuculuk, yorgancılık, abacılık, altın ve gümüş işlemeciliğinin yapıldığı kuyumculuk başta gelmektedir.
Ülkemizde tarihi değeri olan kutnu bezi dokumacılığının yapıldığı tek il Gaziantep’tir. Kutnu kumaşı yöresel kıyafetlerde kullanıldığı gibi çeşitli aksesuarlar, turistik giysi, çanta, terlik, perdelik olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca, kentte üretilen sedef kakma, mescit süslemeleri, koltuk takımı, Kur’an rahlesi, çeyiz sandığı, tüfek ve tabanca kabzası kaplamaları gibi örneklerde kullanılmaktadır.